ENTROPİ
Dünyayı anlamaya çalışarak geçirdiğim kırk bir bininci yılın sonuna geldim.
Geriye dönüp topladığım bütün taşları, aldığım yerlerine geri bıraktım. Kurtarmaya çalışırken öldürdüğüm kuşu, sokakta bulduğum yere geri koydum. Deniz kabuklarını rastgele attım, ama onları bulduğum denizlere. Söylemediğim tüm sözleri söyledim. Söylediklerimi uzaydan geri topladım. Umduklarımı, bulduklarımla takas ettim. Yürüdüğüm tüm yolları tekrar yürüdüm, bu sefer arkama bakarak. Okuduğum tüm kitapları tekrar okudum, tersten. Yazdığım şiirleri sildim. Hikâye zaten hiç yazmamıştım. Taşıdıklarımı attım, attıklarımı aradım. Sahip olduklarımı kaybettim, kaybettiklerimi buldum. Duymadıklarımı duydum. Duyduklarımı unuttum. Savaş izlerinin kaldığı bir şehirde, fotoğraf çekerken gördüğüm çatıdaki adama adını sordum, ve neden üzgün olduğunu. Çatıdan indi geri geri yürümeye koyuldu. Fotoğraf silindi.
Şapkamı tuttum bu defa, rüzgâra karşı koydum.
Kısa yolları biliyordum artık, ama yine de uzun yollara koyuldum.
Geri döndüğümde her şeyi yeniden gördüm.
Ben,
gördüklerimi bildiğimi sanarken, bildiklerimi gördüğümü anladım.
ve
kendimi duymam için önce konuşmam gerekiyordu.
-
Nice mutlu kırk iki bininci yaşlara…
Bu dünyadan kopamam ve dışarıdan bakamam.
Notlar:
Selam. Uzun bir ara verdiğim sayfama geri döndüm. Bu yazı benim Ocak’ta yazdığım bir yazıydı. Ama bir türlü yayınlayamadım. Sanırım bir yol ayrımındayım; iki seçenek çıkıyor karşıma. Mükemmel yazma isteğimi geride bırakmak. Bir yazar olmadığım ve yaşantımı yazarak kazanmadığım için kalan zamanlarımda uğraşıyor ama bu da yeterli gelmiyor gibi hissediyorum. Zaman ile demlenmelerine izin verdikçe yazılar derinleşiyor. Yüzeysel kalmalarını istemediğim için bu zamanı onlara tanımak istiyorum. Ama bu sefer de bitmiyor.
Diğer yolu seçip bitirmeye ve yayınlamaya karar verdim. Arada kısa notlarımı da paylaşıyor olacağım.
Bir yazar olmadığımı, yazan biri olduğumu söylemek isterim.İyi pazarlar,
Yasemin