KISA EV HİKÂYELERİ

Evimdeyim. Şehrin içinde gizli kalmış, küçük bir bahçeye bakan balkonumdan, ağaçların yapraklarını izliyorum, fıskiyeden akan incecik suyun havuza düşen sesiyle. Gördüğüm her şey kendi düzensizliğindeki düzeniyle var. Bu doğanın yazılı olmayan kanunu diye yazar kitaplar. Ama her yerde yazılı olduğunu görüyorum. Doğa her yere yazıyor. Sadece herkes okuyamıyor. İnsan eli değdiğinin hissedilmediği bir yabanilik var karşımda. Solan bazı yaprakların düşmesine göz yumulmuş, bazılarının asılı kalmasına izin verilmiş, topraklar eşelenmemiş. Çok derinden yayılan bir koku var. İnce ama sert bir koku, suyun değdiği yeşilliklerden yükselen. Gözümü kapadığım an gitmeme eşlik ediyor. Biraz çiziyorum, biraz yazıyorum. Önce çizgilere, sonra kelimelere gizlemeye çalışıyorum, hatıralarımı. Düşüncelere daldığım an, rüzgarın savurmasına izin veriyorum. Evimdeyim. Bir ömür boyunca bu evi inşa ettim. -
Balkona astığım hasır bir çiçeklik vardı. Bir kuş aniden uçunca fark ettim, oraya yuva yaptığını. Sevgili, daha kolay erişebilsin diye yerini değiştirsek mi, diye sordu. Ama şu okuduğum onca kitaptan anladığım bir şey varsa, o da doğadaki hiçbir şeyin yeri değişmemeliydi. Hem zaten mesafe neydi ki, insanın yarattığı algıya verdiği bir anlam, bir ölçüm ve bir denklemden başka. Adlandırınca, anlam verdiğini sandığı bir olgu daha. Belki doğada mesafe diye bir kavram olmadığı için hiçbir şeyin yeri değişmemeli. Her şey sadece o zamanda, orada var. Başka bir zamanda, başka bir yerde olan her şey, başka bir şey belki de. -
Yatak odamız bir yatağın olduğu odadan ibaret. Bazen arkadaşlarımız geliyor ve evimizi gezdiriyoruz. Onlara yatak odamızı tam gösterecekken rahatsız oluyorlar ve bakmak istemiyorlar. Mahrem buluyorlar. Hiç eşya olmadığını görünce rahatlıyorlar. Mahremiyet eşyalara sinmiş bir kavram demek ki. Düşünüyorum, acaba her gün başka şekle giren yorgan ve yastıklar bu değişkenliklerinden sebep mi mahremiyeti taşıyamıyorlar. Anlamın asılı kalamadığı kayganlıktalar belki de. Ve sevgiliyle bana ait olan odada dışarıdan algılanan bir mahremiyet yoksa, bu mahremiyetin olmadığı anlamına mı geliyor? Nerede bu mahremiyet?-
NOTLAR
-Unutmamak için yazdığım bir kaç notu paylaşmak istedim. Mesafe ve mahremiyet kavramlarının üzerine biraz daha düşülmeli. Beni çeken bir şeyler var bu kavramlarda ama ne olduğunu tam çözümleyemedim. Bu iki kavram üzerine okuyabileceğim kaynaklara açığım. -Sürekli kitap alıyorum. Biraz edebiyat okumak istiyorum. Roman okumak istiyorum. -Sosyal medya üzerine olan belgeseli izledim. Sosyal medya ile ilgili düşüncelerimi paylaşacağım. -'İnsan' yazısının ikinci bölümünü toparlamaya çalışıyorum. Yazıp kurtulmak istiyorum, iki senedir. Sanırım kafam çok yoğun olduğu, ve yaşadığım şeyleri sindiremeden yeni bir şeyler yaşadığım için düşünsel olarak toparlayamadım kendimi. Ve yazı, insan ile ilgili olduğundan dolayı, yaşadıklarımla aynı oranda genişledi. Belki de hiç bitmeyecek.
Görseldeki eser Roni Horn'a ait.