UBUD GÜNLÜKLERİ 6 - ATEŞİN ETRAFINDA OYNAYAN ÇOCUKLAR

Öğlen Ubud'dan ayrılıp adanın güneyine doğru yola çıktık. Yolda bir şelaleye uğradık. Uzun uzun akan suları seyrettikten sonra, hindistan cevizi suyu içtiğimiz yol üstünde bir yere oturduk. Burada bir baba, oğlu ve kızı çalışıyordu. Çekik gözleri, kara tenleri, farklı dillerini bir kenara bırakırsak, konuşma tarzları, davranışları, mahcubiyetleri, savunmasızlıkları Anadolu'da bir köyde, benzer bir yer işleten bir aile ile çok benzerlik gösteriyordu.
Avupa'nın Endonezya halkına yaşattıklarından bahsettiler biraz. Yaşamlarından, tarihten, madenlerinden bahsettiler. Zengin ve güzel ülkelerin kaderi hep aynı. 'Latin Amerika'nın Kesik Damarları' kitabında Galeano'nun yazdığı gibi.
Akşama doğru Uluwatu'ya vardık. Uluwatu'da bir villanın odasında kaldık. Ertesi gün sabah kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra bir scooter kiralayıp dolaşmaya başladık. Önce Padang Padang plajına gittik. Sular oldukça çekilmişti. Okyanus çok garip görünüyordu. Burada biraz vakit geçirip, tekrar yola çıktık, başka bir plaja doğru. Bu kez yolda kaybolduk. Kaybolduğumuz yolun bizi taşıdığı yer ise olağanüstüydü. Scooterın da bir özgürlüğü var. Sevgiliye arkadan sarılıp o bomboş yolda giderken mutluluk yavaş yavaş kanıma karışıyordu.
Sahile vardığımızda bir sürü merdivenden inip, fünikerlere binip okyanusun kenarına ulaştık. Adanın her yeri birbirinden çok farklı. Duygusal bağlarla birleşen bir ada olsa da, hissettirdikleri bağımsız. Burada yüzdük, sonra birşeyler yedik. Yavaş yavaş hava kararmaya başladı. Sahilde ateş yaktılar. Tanımadığımız ama yabancı gelmeyen insanlarla beraber etrafında oturduk. Şeker -marshmallow- ikram ettiler. Uzun çubuklarımıza takıp ateşte erittik. Ateşi seyrettik. Ateşi sevdik. Kokusu bizi çocukluğumuza taşıdı. O an, ateşin etrafında oynayan çocukların bizim çocukluğumuz olduğunu hayal ettim.
Ertesi sabah sörfe gitmek için plan yapmıştık. Eğer sevmezsek sörfü buraya tekrar geliriz diye konuştuk. Ama sörfü çok sevecektik ve bu sahile bir daha hiç gidemedik. İyice karanlık olmuştu ve hava soğumuştu. Motora bindik. Yol çok ıssızdı. Yola çıkarken korkma dedi, sakin ol. Oysa hiç korkmuyordum. Hayatımda, hiçbir şeyden.